Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda açıklamalarda bulundu. Dünyada gelir adaletinin bozulduğunu söyleyen Erdoğan, servet eşitsizliğine dikkat çekti. Erdoğan, “Günümüzde servet eşitsizliği dünyada en yüksek seviyesine çıktı. Dünyadaki en zengin yüzde 1’lik kesim, toplam küresel servetin neredeyse yarısına sahip” dedi.
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şu şekilde:
Zirve’nin ülkemiz, bölgemiz, ekonomimiz insanlık için hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye, Albaraka Zirvelerine ilk kez evsahipliği yapıyor. Dünyanın 75 farklı ülkesinden yaklaşık 1500 den fazla katılımcıyı zirve münasebetiyle Türkiye’de misafir edeceğiz. Ülkemizde İslami finans ve katılım sektöründe ivme kazandıracağına inanıyorum. Kıymetli fikirleriyle zirveye katkı sunan tüm katılımcılara şimdiden teşekkür ediyorum.
Geçen sene hizmete açtığımız İstanbul finans merkezi bu çabalarımızın sembolü oldu. İstanbul’un İslami finans alanında büyük bir potansiyel sahip olduğunu uluslararası yatırımcılar da tastik ediyor. Global ölçekte İslam ekonomisine yönelik hizmet ve ürün pazarlarının keşfedilmesine zirvenin yardımcı olacağı kanaatindeyim.
Son yıllarda dünyamız köklü bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Ekonomik, askeri ve siyasi sistemin temelleri her yeni gelişmeyle birlikte daha şiddetli sarsılıyor. Uluslararası sistemde denge kaybolmuş, belirsizlik artmış, istikrarsızlık ve kaos dünyanın hakim rengi haline gelmiştir. Salgının enkazı kaldırılmadan, Rusya-Ukrayna savaşı patlak vermiş, Gazze krizi eklenmiştir. Gazze, küresel düzenin acziyetini gözler önüne sermiştir. Dünyada nizamı sağlamakla mükellef yapıların adaletsiz ve çarpık karakteri bir kez daha ortaya çıkmıştır. Şu anda dünyada mazlumu koruyacak bir kurumsal mekanizma yoktur. Türkiye olarak uzun süredir bu duruma dikkat çekmekteyiz. Dünya 5’ten büyüktür tespitimiz sistemin değişmesi için acil ihtiyacı göstermektedir. Dünyanın devasa bir köye döndüğü günümüzde sınırlar ve mesafeler bizi koruyamaz.
2008 krizinden sonra…
Adaletin olmadığı yerde huzur ve barış olmaz. Güvenliğin olmadığı yerde demokrasi ve özgürlük olmaz. Küresel sistemin elitleri bu tabloyu görmezden ve duymazdan geliyorlar. İnsanlık olarak hem kendimizin hem evlatlarımızın müreffeh bir dünyada yaşamasını istiyorsak çözüm yerine mevcut sistemde ısrardan vazgeçmeliyiz. Daha kuşatıcı bir sistemin ihdası için hep beraber el ele vermeliyiz. Meydan okumalar hiçbirimize başka bir alternatif de bırakmıyor. Finansal sistem artık reel sektörü sömüren bir yapıya dönüşmüştür. 2008 krizinden sonra borca ve faize dayalı finansal mimari krizi doğuran sebepleri ortadan kaldırmaya dönük gerekli adımları atmadı.
“Servet eşitsizliği en yüksek seviyeye çıktı”
Günümüzde servet eşitsizliği dünyada tarihi bakımdan en yüksek seviyesine çıktı. Dünyadaki en zengin yüzde 1’lik kesim, toplam küresel servetin neredeyse yarısına sahip. Alttaki yüzde 50’lik kesimin dağılımdan aldığı pay ise yüzde 1’i dahi geçmiyor. Küresel düzeyde fakirden zengine doğru artan bir servet transferi yaşanıyor. Kapitalist sistemin serbest piyasayı teşvik ediyor gözükse de arka planda tekelleşmeyi, paradan paradan kazandırmayı ödüllendirdiğini görüyoruz. Zayıfı daha zayıflatan, fakiri daha da fakirleştiren bu sistemin dertlerimize derman olamayacağını, insanlığa huzur ve adalet getirmeyeceğini artık hepimiz kabul etmek zorundayız.
Yastık altı altın ve döviz mesajı
İslam iktisadı ekonomik büyüme ve kalkınmanın yanı sıra adalet, ahlak, sürdürülebilirlik, sosyal refahı ve çevreyi de gözetmektedir. Bu iktisadın mütemmim cüzü ise İslami finans, Türkiye’deki ismi ile katılım finanstır. Katılım finansın ülkemizdeki öncüsü 1984 yılında kurulan Albaraka Türk’tür. Biz yastık altı denilen sistem dışı tasarruf kültürüne sahibiz. Bizim insanımız zor günlerinde gelirinin bir kısmını biriktirir, tasarruf eder. Bunu da altın ve maalesef dövizle yapar. Yastık altında altın ve dövizin ekonomiye aktif katkısı olmadığını hepimiz biliyoruz. Yastık altı tasarrufların ekonomiye kazandırılmasını hep arzu ettik. Çağrıda bulunduk ama bunda tam anlamıyla muvaffak olamadık. Yastık altı altınların ekonomiye kazandırılmasında kurumlarımız ikna edici ürünler geliştiremedi. Katılım finansa yönelik önyargılar kırılmadı.
Ülkemizde katılım finans ekseriyetle dini hassasiyetlere göre tasarrufların değerlendirilmesi olarak görülüyor. Türkiye ekonomisinin potansiyeli ve ihtiyaçları açısından bunun yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Katılım finans, finansal bağımsızlık noktasında büyük imkanlar sunuyor. Bundan azami istifade etmemiz önemli. Katılım finansın kısa vadede bankacılık varlıkları içindeki payını yüzde 15’e taşımayı hedefliyoruz.”