Çoklu kriz çağının şirketleri ‘operasyonel’ riskleri odağına aldı

Başak Nur GÖKÇAM

Son yıllarda yaşanan salgın hastalıklar, savaşlar, tedarik zinciri kırılması, küresel ekonominin bölgesel ekonomiye evrilmesi, sürdürülebilirliğin getirdiği yeni güncel riskler, dijitalleşme çağının getirdiği yeni krizler gibi pek çok etken sebebiyle, şirketler artık finansal risklerden çok operasyonel riskleri odağına alıyor. Boston Consulting Group (BCG)’nin küresel ölçekte 200’den fazla şirketle gerçekleştirdiği araştırmaya göre, şirketlerin yüzde 89’unun risk yönetim yapılarında operasyonel riskleri kapsadığı görüldü. Araştırma sonuçlarına göre şirketlerin ikinci odağında yüzde 79 ile hukuki riskler yer alırken, finansal riskler ise yüzde 77 ile üçüncü sırayı stratejik ve sektör spesifik risklerle aynı konumda yer aldı.

Risk yönetiminin, şirketlerin ayakta kalabilmesi açısından önemine vurgu yaparak konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Kurumsal Risk Yönetimi Derneği (KRYD) Yönetim Kurulu Başkanı Bora Akdoğanlar, “Yaşanan kırılganlıklarda kaçınılmaz olanın çok sağlam bir yapı olduğunu tarih boyunca gördük. Birçok sektörde, dünya devi markalar çeşitli sebeplerle battı. Risklerini çok iyi yöneten, regülasyonlara ve mevzuatlara uygun davranan firmaların, dönüşüme ayak uyduramadığı, risklerini iyi yönetemediği için çok ciddi zararlarla karşılaştığını hatta silindiğini gördük. Dolayısıyla artık şirketler, tek meselenin finansal kriz olmadığını, operasyonel krizleri iyi yönetebilmenin öneminin farkına vardı. Biz de KRYD olarak sektörlerler bir araya gelip, iyi örnek uygulamaları ülkemize dahil etmek için çalışıyoruz” dedi.

“Sürdürülebilirlik riskleri sonradan dahil oldu”

Çalışmaların ‘sigorta’, ‘dayanıklılık’ ve ‘iş sürekliliği’ olmak üzere 3 grup üzerinden ilerlediği bilgisini veren Akdoğanlar, “Sürdürülebilirlik riskleri de risk kategorilerimiz arasına sonradan dahil olan risk alanı oldu. Kurumsal Risk Yönetimi’nin temeli zaten COSO ve ISO standartlarına dayanıyor. COSO 2017’de güncellense de orada stratejik, operasyonel, finansal uyum başlıkları yer aldı fakat sürdürülebilirlik yoktu. Biz ise KRYD olarak COSO istemese de sürdürülebilirlik riskini, türlerimiz arasına dahil ettik. Çünkü artık bu riskleri dışarda tutamayız, hayatımızın gerçeği olmuş durumdalar. Zira Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınlamakta olduğu ‘Küresel Riskler Raporu’ da bunun bir kanıtı niteliğinde” diye konuştu.

“Önümüzdeki dönemin risklerine hazır olmalıyız”

Sürdürülebilirlik risklerinin 10 yıldan fazla bir süredir iş hayatının gündeminde olduğunun altını çizen Akdoğanlar, “Biz KRYD olarak yaşam şekillerimiz ve koşullarımız nasıl değişiyorsa, iş dünyasında risk yönetiminin de değişmesi gerektiğini savunuyoruz. Çünkü önümüzdeki dönemin risklerine hazır olmamız gerektiğine inanıyoruz. Sürdürülebilirlik de buradaki en önemli konularımızdan biri. Yakın zamanda büyük bir deprem felaketi yaşadık ve hepimiz şunu gördük ki bu tür afetlere tek başına hiçbir firma ya da sektör hazırlıklı olamaz ancak hep birlikte reel sektör, STK’lar, akademi, kamu ve toplum olarak güç birliğiyle hazırlıklı olabiliriz. Artık geri dönüşü olmayan bir yola giriyoruz ve burada biz de risk yöneticileri olarak bayrak kaldırıyoruz” dedi.

“KOBİ’lerde farkındalık oluşturulmalı”

Türk ekonomisinin yüzde 99’unu KOBİ’lerin oluşturduğuna vurgu yaparak asıl risk yönetiminin bu alanda yapılması gerektiğini belirten KRYD Yönetim Kurulu Başkanı Bora Akdoğanlar, “KOBİ’ler, ekonominin bel kemiği niteliğinde. Bu nedenle de KRYD olarak kurumsal firmalardaki, büyük holdinglerdeki iyi örnek uygulamalarını KOBİ’lere taşımayı amaçlıyoruz. Bu doğrultuda da TÜSİAD, TÜRKONFED ve İSO ile çeşitli iş birlikleri doğrultusunda KOBİ’lere eğitimler verip, rehberler edindiriyoruz. Burada ise bizim için en önemli nokta farkındalık oluşturmak. Bu noktada KOBİ’lerin de teşviklerle desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz” bilgisini verdi.

“Çoklu krizler çağına göre hareket edilmeli”

Yeni düzende artık bir kriz bitmeden diğerinin geldiğinin ve çoklu krizler çağına göre hareket edilmesi gerektiğinin altını çizen Bora Akdoğanlar, “Herhangi bir bölgesel kriz veya tedarikçi sorunu, üretimi, satışı ve kârı da ciddi oranda etkileyebilir. Bu nedenle operasyonel risklerle, finansal riskler arasındaki bağı görmek ve buna uygun bir plan hazırlamak gerekiyor. Riskleri doğru tespit edip, iyi analiz edip zayıf ve güçlü noktalar belirlenmeli. Bu aşamada alternatif tedarikçi ve olası senaryolara da sahip olunmalı” önerisinde bulundu.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top